Devlet, GDO'ya izin mi verdi?

Devlet, GDO'ya izin mi verdi?

Resmi gazetede 29 Mayıs 2014 PERŞEMBE günü yayınlanan yönetmelik değişikliği ile GDO’nun artık her gıda maddesinde (bugüne kadar hiçbir şekilde/oranda kullanımına izin verilmeyen bebek mamaları dahil) kullanımı kılıfına uydurularak serbest bırakılmış oldu.

Bu yönetmelikten biz şunu anlıyoruz:

"Bugüne kadar belli başlı GDO’lu ürün/maddelerin belli kriterler dahilinde ve belli ürünlerde kullanılması şartıyla ithal edilmesine izin veriliyordu. Bu onaylı GDO’lar bugünkü tebliğ yayınlanana kadar, örneğin bebek mamalarında hiçbir şekilde (%0.0000001 bile olsa) kullanılamıyordu (bkz. Resmi Gazete). Bebek maması dışında izin verilen firmalarca ithali serbestti. Ancak bugünkü düzenlemeyle bakanlık (şirket eliyle yazdırılmış yönetmelikler olduğu için haliyle “şirketler”) diyor ki; ben daha önceden bu organizmanın ithaline izin verip bebek mamasında kullanılmasına izin vermemiştim ama bundan sonra eğer %0.9’un altındaysa her şeyde kullanımına izin veriyorum. Adına da “bulaşıklık” der geçerim, ne de olsa %0.9 "

Zaten bu yönetmelik değişikliğiyle eş zamanda basına, bazı bebek mamalarında GDO tespit edildiği yer almış ve yapılan ölçümlerde mamaların bazı ürünlerinde GDO'ya saptanmış ve bu bakanlığa bildirilmesine rağmen gerçek bir yaptırım olmamıştı, halksa zaten bu durumları hiç umursamayacak kıvama geldiği için konu kapanmıştı. Ancak bu yönetmelik ve GDO'lu ürünlerin satışı ve tüketimine izin verilmesi kabul edilemez, edilmemeli. İnsan sağlığı bu kadar ucuz olmamalı, hastanelerin dolup taşmasını istemiyorsak, özellikle kısırlık gibi rahatsızlıklar yaşamak istemiyorsak, bu durumlara çok dikkat etmeliyiz.

Yönetmelik nerede? Ben yönetmeliği görmeden size inanmam diyenler, buyrun;

"Yönetmeliğin resmini atmışsınız, montaj olmadığı ne malum?" diyeceklere, yönetmeliğin orijinal resmi gazete linki: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/05/20140529-2.htm

Eldeki verilere göre Dünyada 25 milyon Çiftçi GDO Üretiyor

Genetiği değiştirilmiş gıdalar, laboratuvar ortamında diğer bitkiler, hayvanlar, virüsler ya da bakterilerden alınan genlerle DNA’sı değiştirilen bitki ya da et ürünleri olarak tanımlanıyor. Genetik mühendislik teknikleri, bitkilerin haşerelere ve ot öldürücülere karşı korunması, besleyici değerinin artırılması ve raf ömrünün uzatılması için kullanılıyor.

Çin, 1992’de virüslere karşı dirençli tütünün ticaretine izin verin ilk ülke oldu. Genetiği değiştirilmiş gıda ürünlerinin satışına ise ilk kez 1994’te ABD‘de izin verildi. ABD’de piyasa çıkan ilk genetiği değiştirilmiş ürün, raf ömrü uzatılmış domates oldu. Avrupa’da ticaretine izin verilen ilk genetiği değiştirilmiş ürün ise herbisite dirençli tütün oldu. 2000 yılında bilim adamları ilk kez besleyiciliğini artırmak için A vitamini ekledikleri genetiği değiştirilen pirinç üretti. En yaygın olarak üretilen genetiği değiştirilmiş bitkiler; soya fasulyesi, şeker pancarı, mısır, domates, patates ve pirinç. ABD’de üretilen pamuğun yüzde 94’ü ve yağ üretiminde kullanılan kanola bitkisinin ise yüzde 90’ı genetik değişime uğratılmış. En çok kullanılan genetik değişime uğratılmış et ürünü ise, somon balığı. ISAAA’ya göre 29 ülkede 25 milyondan fazla çiftçi, genetiği değiştirilmiş tohumlar kullanarak tarım yapıyor. Bu çiftçilerin 6,5 milyonu Çin’de, 6,3 milyonu ise Hindistan’da yaşıyor. (Koçak Semiz, Nisan 2013)

Dünya genelinde Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) en çok 4 üründe kullanılıyor. Mısır, soya, pamuk ve kanola. Mersin’de ise GDO’lu olduğu iddia edilen pirince rastlandı. Geçtiğimiz hafta Mersin Limanı’nda ele geçirilen ithal pirinç için ithalatçı firmalar,Tiryaki Agro, TAT bakliyat ve Göze Tarım tarafından yapılan açıklamada, pirincin GDO’lu olmadığı gemide taşınan mısır ve soya gibi başka ürünlerden bulaşmış olabileceği öne sürülmüştü. Ancak dünyada ticari olarak GDO’lu pirinç üretilmiyor. Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, ABD, Japonya, Çin ve İran‘ın pirincin genetiğini değiştirdiğini söyledi.

Nisan 2013 ayında, ulusal basında yine GDO tehlikesiyle ilgili birçok haber çıkmış ve tüm bu haberlere rağmen GDO hakkında hiçbir somut adım atılmadı. İşte o haberlerden sadece birisi;

Ayıkla pirincin GDO'sunu

Rusya bile bizden ihraç ettiği domateslerde, şüpheli verilere rastladığı için geri gönderdiği zamanı çok iyi hatırlıyorum. Yine Çin ve Afrika kıtasının bazı ülkelerinde üretilen 23 tonluk pirinçte, yapılan tetkikler sonucunda GDO'lu olduğu sonucu çıkmasıyla birlikte Amerika pirinçleri reddetmiş ve GDO'lu pirinçlere Mersin'de el konulmuş. Ancak bu pirinçlerin, Türkiye'de piyasaya sürülme iddiaları insanı dehşete düşürecek türden. İnsan düşünmeden edemiyor, acaba bizim Müslüman(!) yöneticilerimiz, Rusya ve Amerika kadar, insan sağlığını düşünmüyor mu? İşte Nisan 2013 tarihli bu haberin gazete küpürü;

ABD'li yemedi, Türkler yesin


Ürünlerin yaradılıştan gelen özelliklerini değiştirme projesi olan GDO, her ne kadar dünyadaki açlığı bitirmek için geliştirildiği söylense de gerçek böyle değildir. Kalitesiz ve zararlıda olsa, GDO ile daha fazla üretmek, tarımı tekelleri altına alan kapitalist üreticilerin açgözlülüklerini artırmaktan başba birşey faydası yoktur!

Kolacılar Ucuz Mısır Şurubu Peşinde

Üç büyük kolalı içecek üreticisi “Coca Cola, Pepsi Cola ve Cola Turka” içeceklerini tatlandırmak için pancar şekeri yerine mısır şurubu kullanmayı tercih ediyor. Çünkü mısır şurubu hem pancar şekerinden ton başına 250-300 dolar daha ucuz, hem de kolalı içecek üretiminde pancar şekeri yerine kullanımı daha uygun bir tatlandırıcı. Türkiye’de pancar şekeri tüketimi yılda 1.6 milyon ton. Devlet pancardan şeker üretimi için 2.1 milyon ton bir kota koydu. Üretimin tüketilemeyen 500 bin tonluk bölümünün zararına ihracına çalışılıyor. Çünkü pancar şekeri üretim maliyeti ton başına 650-700 dolar iken, şekerin tonu ancak 220-230 dolardan ihraç edilebiliyor. 2004 yılından depolarda satılamayan, ihraç edilemeyen 600 bin ton şeker var.

Devlet pancar şekeri yanında mısırdan, buna nişasta bazlı şeker adı veriliyor, yılda 351 ton mısır şurubu üretimine izin veriyor. Nişasta bazlı şekeri üreten 5 tesis var. Cargill – Orhangazi, Amylum – Adana, Pendik – Nişasta Pendik, Tat – Adana, Sunar – Adana. Bu 5 tesisten biri olan Pendik Nişasta Sanayii Ülker Grubu‘na ait. Ülker Grubu’nun yabancı ortağının hissesini Cargill satın aldığından, Ülker Grubu şimdi pendik Nişasta Sanayii tesisinde ABD merkezli çokuluslu şirket olan Cargill ile ortak.

Ülker Grubu, Cola Turka’yı üretiyor. Cola Turka tek bir tesiste üretiliyor. Bu tesis Pendik Nişasta, Ülker Grubu’nun tesisi. 2001 yılından bu yana yürürlükte olan 4634 sayılı Şeker Kanunu, şeker ve mısır şurubu üretimiyle ilgili kotaları getiren kanun. Bu kanunun 2-J maddesi şekeri girdi olarak kullanan işletmeleri kota dışında tutuyor. Açık anlatımıyla, şeker ve mısır şurubu üreten tesislere sahip olanların ürettikleri ürünün kendi ihtiyaçları için kullandıkları bölümünü kanun kota sınırlaması dışında bırakıyor. Ülker Grubu, nişasta sütünü, gene kendine ait Cola Turka tesisinde mısır şerbetine dönüştürerek Cola Turka’yı tatlandırıyor.

(Güngör Uras, 2005)

Türkiye acayip bir ülke. Bir yandan Türkiye’ye sokulmak istenen GDO’lu pirinçler engelleniyor, diğer yandan mısır şurubundan şeker üretimine verilen kotalar artırılıyor. Bunu anlamak mümkün değil. Çünkü mısır şurubu yapımında kullanılan mısırların tamamı genetiği değiştirilmiş mısırlar, yani GDO!

Yorum Gönder

Küfür, hakaret içeren yorumlar, spam sayılarak kaldırılacaktır. Üçüncü şahıs ve kurumlara karşı yapılan yorumlar, yorum yapanın sorumluluğundadır. Sadece Gerçek dergisi ve editörleri bu yorumlardan sorumlu tutulamaz.

Daha yeni Daha eski