Nizamiye medreseleri, fakir öğrencilerin de okumalarını sağlamak, eğitim-öğretimde fırsat ve imkan eşitliğini devlet eliyle bir dereceye kadar temin etmek amacıyla kurulmuş, devletin mülki ve adli kadrosuna vasıflı eleman yetiştirmeyi, devleti sünni olmayan ideolojilere karşı bir savunma tedbiri olarak korumayı hedeflemiştir. (1)
Bu medreseler Selçuklu Sultanına değil de Nizamülmülk'e nispet edilmiştir. Zira Selçuklu devletinin en yüksek şahsiyetlerinden biri olan Nizamülmülk, Nizamiyeleri devletin teftiş ve himayesi altında işleyen resmi ve muntazam tahsil müesseseleri şekline sokmak suretiyle, din eğitim ve öğretiminde inkılap yapmış ve Nizamiyelerin öğretim usulleri ve programları ana hatları ile son zamanlara kadar devam etmiştir.(4)
Nizamiye medreselerinin gelir kaynaklarını teşkil eden vakıflar, Selçuklular zamanında kurulan bu müesseselerin işlemesini sağlayan başlıca faktörlerdir. Devamlı bir gelir kaynağına sahip olan bu medreseler, yalnız ilmi ve idari muhtariyete değil, aynı zamanda mali muhtariyete de sahiptir. Böylelikle, yüksek eğitime tahsis edilmiş bağımsız binasıyla, kütüphanesiyle, aldıkları maaşlada geçim kaygısından uzak olarak kendilerini mesleklerine veren öğretim üye ve yardımcılarıyla, aldıkları burs ve kaldıkları yurtlarla kendilerini ilme verme imkanını bulan öğrencileri ile bu medreseler yalnız kendi dönemleri için değil bugünün şartlarında dahi ileri düzeyde ilim yapan müessese konumundadırlar.(7)
Nizamülmülk'ün, Bağdat Nizamiye Medresesi ve orada çalışan kimselerin masraflarını karşılamak üzere kurduğu vakfın vakfiye şartlarına bir göz attığımızda, medresenin Şafii mezhebi mensuplarına ait olduğu, medreseye bu mezhepte olan müderris ve vaizlerin tayin edildiği görülür. Tabii bunda Nizamülmülk'ün Şafii oluşunun veya o sıralarda büyük alimlerin bu mezhebi benimsemiş olmalarının da etkisi söz konusudur. Nizamülmülk'ün hazırlattığı ve Irak Valisi Ebü Nasr'ın düzenlediği bir törenle 26 Cemaziyelevvel 467/14 Nisan 1070 tarihinde okunan vakfiye şartlarında:
* Medreseye aynı mezhepten bir müderris, bir vaiz, bir kütüphanecinin tayin edildiği, Kur'an okumayı öğretmek üzere bir öğretmenin atandığı, Arap dilini öğretecek bir gramercinin tayin edildiği,
* Bu medrese personeline vakıf gelirlerinden belirli ölçüde tahsisat verildiği,
* Nihayet vakfın idaresinin Nizamülmülk'e ve evladına ait olduğu bildirilmektedir. (8)
Nizamiye Medreselerinde Eğitim ve Öğretim
Nizamiye medreseleri, temel yapıyı Kur'an, eski Arap şiiri ve edebi ilimler olmak üzere dini ilimlerin oluşturduğu, bilhassa Şafii mezhebindeki görüşlerin öğretildiği bir müessese olarak kurulmuştur.
Nizamiyelerden önceki medreselerde müderrislik için belli şart aranmazken, Nizamiyelerde müderris olabilmek için özel şart aranmış, daha ziyade önceden müderrislik yapmış kişiler tercih edilmiştir. Sonraları ilimde kendini ispatlamış kişilerin de müderris olarak tayin edildikleri görülür. (9)
Nizamiye medreselerinde her konu için bir müderris (profesör) tayin edilmişti. Müderrisin emri altında iki yahut daha çok sayıda "Muid" adı verilen yardımcılar (belletmenler) vazife görürdü ki bunların görevi, dersten sonra verilen o bilgileri talebeye tekrar edip belletmek ve dersi anlamada zorluk çekenlere izah etmekti.(10)
Medresedeki eğitim ve öğretimde, öğretmen ile öğrencinin birbirine karşılıklı sorular sorarak iş birliği yapması öteden beri mühim rol oynamıştır. İbn Cübeyr, Bağdat Nizamiye Medresesi'nde öğretmene yazılı bir şekilde sorular sorulduğuna şahit olmuştur.(11)
Nizamiye medreselerinde 4 mezhebe göre fıkıh başta olmak üzere dini ve müspet ilimler okutuluyordu.(12) Bu ilimler arasında Kur'an, Hadis, Tefsir, Kelam, Arap dili ve edebiyatı, Edep, Tıp, Tarih, Coğrafya, Musiki, Felsefe, Riyaziye, Feraiz (Veraset hukuku) yer almaktaydı.
Nizamiye medreseleri örgün eğitimin yanında, geniş halk kitlelerine hitap edecek faaliyetleriyle yaygın eğitim faaliyetlerini de yürütmekteydi. Müderrislerin ders verme şekilleri incelendiğinde bu durumu görmek mümkündür.(13)
Nizamiye medreselerinde her konu için bir müderris (profesör) tayin edilmişti. Müderrisin emri altında iki yahut daha çok sayıda "Muid" adı verilen yardımcılar (belletmenler) vazife görürdü ki bunların görevi, dersten sonra verilen o bilgileri talebeye tekrar edip belletmek ve dersi anlamada zorluk çekenlere izah etmekti.(10)
Medresedeki eğitim ve öğretimde, öğretmen ile öğrencinin birbirine karşılıklı sorular sorarak iş birliği yapması öteden beri mühim rol oynamıştır. İbn Cübeyr, Bağdat Nizamiye Medresesi'nde öğretmene yazılı bir şekilde sorular sorulduğuna şahit olmuştur.(11)
Nizamiye medreselerinde 4 mezhebe göre fıkıh başta olmak üzere dini ve müspet ilimler okutuluyordu.(12) Bu ilimler arasında Kur'an, Hadis, Tefsir, Kelam, Arap dili ve edebiyatı, Edep, Tıp, Tarih, Coğrafya, Musiki, Felsefe, Riyaziye, Feraiz (Veraset hukuku) yer almaktaydı.
Nizamiye medreseleri örgün eğitimin yanında, geniş halk kitlelerine hitap edecek faaliyetleriyle yaygın eğitim faaliyetlerini de yürütmekteydi. Müderrislerin ders verme şekilleri incelendiğinde bu durumu görmek mümkündür.(13)
Medreselerde öğrenim gören öğrenciler ders gördükleri öğretmenlerinin dersini takip edip bitirince, öğretmenleri onlara okuduğu ders için bir diploma verirdi, böylece onlar bu ilim dalında tahsilini bitirmiş sayılırdı.(14)
Genel olarak Nizamiye medreselerindeki derslerin medreselerde yaygın eğitim şekli olan öğretim halkalarında verildiğini söyleyebiliriz. Nizamiye medreselerinde derslerin işlenişinde çeşitli şekiller uygulanırdı. Derse namazdan hemen sonra Kur'an okunmasıyla başlanır, ders esnasında karşılıklı sorular sorularak, hem dersin anlaşılması kolaylaştırılır, hem de tartışma ortamı meydana getirilirdi.(15)
Öğretmen ders verirken genellikle küçük bir minder, ya da kürsü üzerine oturarak ders verir, öğrenciler ise halka halinde dersi dinlerlerdi. Bazen hoca bütün çevresine hakim bir noktada ezberinden veya çoğunlukla yazılı bir metinden dersini verir, öğrenciler dinler, bazen de hoca talebelere yazdırmak suretiyle not tuttururdu. Ders esnasında asıl metin üzerinde uzun müzakereler yapılarak kapalı noktalar açıklanır, öğrenciler de bu açıklamaları, esas metnin yazılı olduğu sayfaların kenarına not ederlerdi
Genel olarak Nizamiye medreselerindeki derslerin medreselerde yaygın eğitim şekli olan öğretim halkalarında verildiğini söyleyebiliriz. Nizamiye medreselerinde derslerin işlenişinde çeşitli şekiller uygulanırdı. Derse namazdan hemen sonra Kur'an okunmasıyla başlanır, ders esnasında karşılıklı sorular sorularak, hem dersin anlaşılması kolaylaştırılır, hem de tartışma ortamı meydana getirilirdi.(15)
Öğretmen ders verirken genellikle küçük bir minder, ya da kürsü üzerine oturarak ders verir, öğrenciler ise halka halinde dersi dinlerlerdi. Bazen hoca bütün çevresine hakim bir noktada ezberinden veya çoğunlukla yazılı bir metinden dersini verir, öğrenciler dinler, bazen de hoca talebelere yazdırmak suretiyle not tuttururdu. Ders esnasında asıl metin üzerinde uzun müzakereler yapılarak kapalı noktalar açıklanır, öğrenciler de bu açıklamaları, esas metnin yazılı olduğu sayfaların kenarına not ederlerdi
.
Ayrıca bir kitaptan ders verildiğinde öğrenciler o kitaptan bir nüsha alıp öğretmen dersi vermeden önce ya kendi başına veya arkadaşlarıyla beraber o dersi mütalaa ederlerdi. Sonra öğretmen gelir, dersin konusu hakkında genel bir fikir verir, akabinde kitabı okumaya başlardı. Öğrenciler de kendi nüshalarına bakarak onu dinler, gerekli notu alırlardı.(16)
Esasen gerek Nizarniye medreselerinden önceki özel yüksek öğretim müesseselerinde, gerekse Nizamiye medreselerinde belli bir ders programından söz etmek imkansızdır. Çünkü medresede ders veren müderrisin sahip olduğu ilmi özerklik göz önünde tutulacak olursa, burada vazife gören müderrisin eline "şu ilim dalları okutulacaktır" diye bir müfredat programı verilemeyeceği kendiliğinden anlaşılır. Şu halde bu medreselerde müderrisler tarafından takrir edilen belirli bir ders programından ziyade her müderrisin kendi uzmanlık dalına veya dallarına göre uyguladığı bir ders programından söz etmek daha doğru olur. Dolayısıyla ders programlarında kürsü sistemine ve ihtisasına yer verilerek her ders o sahanın uzman hocasına verdirilmiştir.
Nizamiye medreselerinin mali imkanlarının genişliği, eğitim seviyesinin yüksekliği ve hocalarının ilimdeki şöhreti buraları birer cazibe merkezi haline getirmiştir. İslam ülkelerinin Endülüs, Mısır, Yemen, Şam, Azerbaycan gibi değişik bölgelerinden gelen öğrenciler, Nizamiyelerde eğitim görerek bilgi ve görgülerini artırrnışlar, sonra da memleketlerine dönerek Nizamiye ekolünü oralara kadar taşımışlardır. Böylece ortak bir kültürün, düşüncenin ve İslam kardeşliğinin de doğuşuna hizmet etmişlerdir. Nizamiye medreselerinde öğrenci olmak için bir yaş kaydı aranmadığı gibi, belli kitapları okuyarak geçmek esas olduğundan, eğitim süresi için de kesin bir rakam vermek mümkün değildir. Bunun bir başka sebebi de öğrencilerin istediği hocada okuma ve ilim tahsil etme hürriyetinin bulunmasıdır.(17)
Ayrıca bir kitaptan ders verildiğinde öğrenciler o kitaptan bir nüsha alıp öğretmen dersi vermeden önce ya kendi başına veya arkadaşlarıyla beraber o dersi mütalaa ederlerdi. Sonra öğretmen gelir, dersin konusu hakkında genel bir fikir verir, akabinde kitabı okumaya başlardı. Öğrenciler de kendi nüshalarına bakarak onu dinler, gerekli notu alırlardı.(16)
Esasen gerek Nizarniye medreselerinden önceki özel yüksek öğretim müesseselerinde, gerekse Nizamiye medreselerinde belli bir ders programından söz etmek imkansızdır. Çünkü medresede ders veren müderrisin sahip olduğu ilmi özerklik göz önünde tutulacak olursa, burada vazife gören müderrisin eline "şu ilim dalları okutulacaktır" diye bir müfredat programı verilemeyeceği kendiliğinden anlaşılır. Şu halde bu medreselerde müderrisler tarafından takrir edilen belirli bir ders programından ziyade her müderrisin kendi uzmanlık dalına veya dallarına göre uyguladığı bir ders programından söz etmek daha doğru olur. Dolayısıyla ders programlarında kürsü sistemine ve ihtisasına yer verilerek her ders o sahanın uzman hocasına verdirilmiştir.
Nizamiye medreselerinin mali imkanlarının genişliği, eğitim seviyesinin yüksekliği ve hocalarının ilimdeki şöhreti buraları birer cazibe merkezi haline getirmiştir. İslam ülkelerinin Endülüs, Mısır, Yemen, Şam, Azerbaycan gibi değişik bölgelerinden gelen öğrenciler, Nizamiyelerde eğitim görerek bilgi ve görgülerini artırrnışlar, sonra da memleketlerine dönerek Nizamiye ekolünü oralara kadar taşımışlardır. Böylece ortak bir kültürün, düşüncenin ve İslam kardeşliğinin de doğuşuna hizmet etmişlerdir. Nizamiye medreselerinde öğrenci olmak için bir yaş kaydı aranmadığı gibi, belli kitapları okuyarak geçmek esas olduğundan, eğitim süresi için de kesin bir rakam vermek mümkün değildir. Bunun bir başka sebebi de öğrencilerin istediği hocada okuma ve ilim tahsil etme hürriyetinin bulunmasıdır.(17)
Nizamiye medreselerindeki derslere öğrencilerin yanı sıra bilgi ve görgüsünü artırmak isteyen vezirler, emirler, din bilginleri gibi şahsiyetler de katılmaktaydı.(18)
Nizamiye Medreselerinin İlmi, Siyasi ve Kültürel Açıdan Tesiri
Nizamiyeler açılırken uygun coğrafi mevkiler seçilmeye dikkat edilmiştir. Bağdat gibi hilafet; Herat, Merv, İsfehan ve Nişabur gibi İmparatorluğun önemli kültür merkezlerinin yanında, Basra, Amül (Taberistan) ve Huzistan gibi Şii kesimlerin yoğun olarak bulunduğu yerlerde Nizamiyelerin seçiminde dikkate alınmıştır. Gelişi güzel serpiştirrnenin yerine, medrese inşa edilecek beldelerin özellikleri yanında kurulacak bu müesseselerde ders verebilecek ilim adamları da gözönünde bulundurulmuştur.(19)
Nizamiyelere devletin ihtiyaç duyduğu adli, dini, mali ve bürokratik sahada çalışacak insanların yetiştirilmesi sağlanmış, bu medreselerden mezun olanlar da yetkili kimseler olarak devletin yüksek mevkilerinde yer almışlardır.(20)
Devlet idaresindeki bazı nüfuzlu kişilerin tesis ettiği çeşitli vakıflar aracılığı ile faaliyette bulunan bu medreseler, bir yandan Şia ve Mu'tezile gibi Ehl-i Sünnet dışı gruplarla mücadeleye öte yandan Ehl-i Sünnet içinde Hanbeliler ile Eş'ariler arasında yaşanan rekabete de sahne olmuştur.
İlim ve kültür hayatı açısından olduğu kadar siyasi olaylar bakımından da hareketli geçen Selçuklu döneminde özellikle Hanbelilik fıkhi bir mezhep olmanın yanında siyasi bir muhalif grubun rolünü üstlenmiş, hilafetin ve Sünniliğin müdafaası için kurulmuş bir organizasyon olarak, Eş'ari kelam anlayışının baskın olduğu medreselerde bile Selef düşüncesini hakim kılmak için mücadele etmiştir. Hatta bu mücadele zaman zaman çatışma ve gerginliklerin yaşanmasına, bir çok bölgede kan dökülmesine neden olmuştur.(21)
Sultan Melikşah'ın "Biz, Nizamiye medreselerini bir mezhebi korumak için değil, ilmi yüceltmek maksadıyla kurduk, mezheplerarası tefrik istemiyoruz." (22) şeklindeki sözü Nizamiye medreselerinin açılış gayesini bize açıklar niteliktedir.
Sultan Melikşah'ın "Biz, Nizamiye medreselerini bir mezhebi korumak için değil, ilmi yüceltmek maksadıyla kurduk, mezheplerarası tefrik istemiyoruz." (22) şeklindeki sözü Nizamiye medreselerinin açılış gayesini bize açıklar niteliktedir.
Gerek yapı ve gerekse teşkilat bakımından Büyük Selçuklu medreselerini örnek aldıkları anlaşılan Anadolu Selçukluları ile Anadolu'nun muhtelif yerlerinde hakim olan Türkmen beyleri, Anadolu'da daha sonra Osmanlı medreselerine de kaynak teşkil eden medreseler kurmuşlardır.
Konya'da Tacülvezir (637/1239), Altınapa (640/1242), Sırçalı (640/1242-43) medreseleri, İnce Minareli Medrese (678/1279);
Kayseri'de Hunad Hatun, (635/1237-38) Sahibiye (667/1268) medreseleri;
Sivas'ta Gök Medrese (670/1271),
Kırşehir'de Cacabey Medresesi(671/1272),
Malatya'da Ulucami Medresesi, (XIII. yüzyıl)
Kütahya'da Vacidiye Medresesi (714/1 314);
Antalya'da Mübarizüddin Atabey Armağan (637/1239-40), Emir Celaleddin Karatay (648/1250-51) medreseleri;
Erzurum'da Çifte Minare Medresesi (651/1253) Anadolu'da kurulan pek çok medreseden sadece birkaçıdır.(25)
Kayseri'de Hunad Hatun, (635/1237-38) Sahibiye (667/1268) medreseleri;
Sivas'ta Gök Medrese (670/1271),
Kırşehir'de Cacabey Medresesi(671/1272),
Malatya'da Ulucami Medresesi, (XIII. yüzyıl)
Kütahya'da Vacidiye Medresesi (714/1 314);
Antalya'da Mübarizüddin Atabey Armağan (637/1239-40), Emir Celaleddin Karatay (648/1250-51) medreseleri;
Erzurum'da Çifte Minare Medresesi (651/1253) Anadolu'da kurulan pek çok medreseden sadece birkaçıdır.(25)
Nizamiye medreseleri sadece İslam alemine tesir etmekle kalmamış, Avrupa üniversitelerinin kuruluşuna da örnek olmuştur. Avrupa'nın ilk üniversiteleri olan Oxford ve Cambridge üniversiteleri yapı ve ders programları itibariyle Nizamiyeler taklit edilerek kurulmuşlardır. Nizamiyelerin ünlü müderrisleri, Cüveyni, Gazali ve Şirazi gibi alimlerin, fikirleriyle İslam alemi manevi yenilenme devresine girmiş, bu alimlerin görüşlerinden etkilenen Avrupalı düşünürler, Batı alemine yeni yorumlar getirmişlerdir. (26)
Dipnotlar
2-) Köymen, Alparslan ve Zamanı, ll, Ankara 1983, s. 372.
4-) Nizamiye adı ile ilgili tartışmalar için bkz. Said Nefisi, "el-Medresetü'n-Nizamiyye fi'I-Bağdad" Mecelletü'l-Mecmai'l-İlmiyyi'l-lraki, Bağdad 1954, sy. 3, s. 149,153-154.; Ahmed Şelebi, Tarihü't-Terbiyeti'l-İslamiyye, Kahire 1981, s. 363; Muhammed Hüseyn Şendeb, el-Hadaretü'l-İslamiyye fi'I-Bağdad, Beyrut 1984, s. 223; Talas, age., s. 30; Ahmet Ocak, Nizamiye Medreseleri, Malatya 1993 (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) s. 32-37.
5-) İmadü'ddin Muhammed b. Hamid İsfehani, Tarihu Devlet-i 'Ali Selçuk, Beyrut 1980, s. 57.
7-) Naci Ma'ruf, Ulemâu'n Nizâmiyat, s. 12-13
8-) lbnü'I-Cevzi, el-Muntazam fi Tarihi'l-Ümem ve'I-Mülük, (nşr. F. Krenkow) Haydarabad 1939, IX, 66; George Makdisi, "Muslim lnstitutions of Learning in Eleventh Century Baghdad" Bulletin of the School of Oriental and African Studies, London 1961, XXV, s. 37-38; al-Faruque, agm., s. 258-259.
9-) Köymen, age., s. 390.
10-) Philip Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, (trc. Salih Tuğ) istanbul 1989, 1, 631; Şelebi, age., s. 257; Şendeb, age., s. 229, 232.
9-) Köymen, age., s. 390.
10-) Philip Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, (trc. Salih Tuğ) istanbul 1989, 1, 631; Şelebi, age., s. 257; Şendeb, age., s. 229, 232.
11-) İbn Cübeyr, er-Rıhle,Beyrut 1980, s. 219-220.
12-) Şelebi, age., s. 115.
13-) İbnü'I-Cevzi, age., IX, s. 18 vd.; Nefisi, agm, s.147; Şendeb age., s. 227-228,237; Talas, age., s. 51; al-Faruque, agm., s. 260; Bediullah Debiri Nejad, "Selçuklular Devrinde Kültürel Durum" (trc. Mürsel Öztürk), Erdem Atatürk Kültür Merkezi Dergisi, 1987, c. 3, sy. 8, s. 488; Nurullah Kisai, Medarisu Nizamiyye ve te'siratı İlmi ve İctimaiyye, Tahran 1374, s. 133-137; A. Ocak, age., s. 173-181.
14-) J.Pedersen, "Mescid", İ.A.,VIII,68-69.
15-) Hüseyin Emin, Tarihu'l-lrak fi'I-Asri's-Selçuki, Bağdad 1965, s. 230; A. Ocak, age., s. 75.
16-) Kisai, age., s. 130-132; Şelebi, age., s. 373-375; Talas, age., s. 51.
17-) Köymen, age., s. 404; Ocak, age., s. 161-162.
18-) İbnü'I-Cevzi, age., IX, 168 vd.
19-) İbnü'I-Esir, age., Xl, 289; Sübki, age., IV, 313; Ocak, age., s. 43.
20-) Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 175; H. Emin. age., s. 223
21-) Geniş bilgi için bkz. Muhammed Şerefeddin, "Selçukiler Devrinde Mezahib", Türkiyat Mecmuası, 1, İstanbul 1925, s.101-118; Ferhat Koca, "Selçukluların İslam Hukuk Mezheplerine Bakışları", 1. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi, Bildiriler, ll. Cilt, Konya 2001, s. 40-48.
22-) Nevzat Köseoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, İstanbul 1990, s. 69
23-) Abdülaziz ed-Dûri, "Bağdad", DlA., IV, 431; J. Pedersen, "Mescid", I.A. VIII, 61.
24-) Süyuti, Tarihu'I-Hulefa, (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamid), Kahire 1389/1959, s. 461; Hıfzürrahman Raşid Öymen, "ls1amiyet'te Eğitim ve Öğretim Hareketleri", AOIFD., Ankara 1964, c. XII, s. 40.
25-) Mehmet İpşirli, "Anadolu", DlA., lll, 128-129.
26-) Ocak, age., s. 188-190,218-220,223-225.
KAYNAK: Dr.Ömer Menekşe, Diyanet İlmi Dergi, D.İ.B. Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı, Cilt: 39, Sayı: 3, Temmuz-Ağustos-Eylül 2003, Sayfa: 118-122