Şamanizm nedir? Neo Şamanizm nedir?

Şamanizm nedir? Neo Şamanizm nedir? Neo Paganizm nedir

Şamanizm ilkel kavimlerde görülen, ruhlarla insanlar arasında aracılık yaptığı ve hastaları iyileştirme gücüne sahip olduğu kabul edilen Şamanlar çevresinde yoğunlaşan inanç sistemidir. Ata ruhlarına ve doğa varlıklarına tapınmaya dayanan eski bir Asya dinidir. Şamanizm, varlığı tüm insanların tarihinde erken taş devrine ve daha da geriye kadar kanıtlanabilen, inisiyasyon içeren bir vecd ve trans tekniği.

Günümüzde yenilenerek tekrar uygulanmaya başlanan şekline ise Neo-Şamanizm denir.
Şamanizmin başlangıçta Batılılarca çok tanrılı bir din olarak kabul edilmesi, Şamanizm hakkında yeterince bilgisi olmayan ilk Batılı gezginlerin Şamanizm hakkında Batı'ya aktardıkları yüzeysel bilgilerden kaynaklanmıştır.

Şamanizm nedir? Neo Şamanizm nedir?

Şamanizmin tanımında bilim insanları fikir birliğine varmış değildir. Bu hem şamanizmin içinde barındırdığı farklı yön ve ögelerden hem de Şamanizmin çok farklı coğrafyalarda, aynı temelde ama çok farklı şekillerde var olmasından kaynaklanmaktadır.

Büyük çoğunluğu eski Sovyet bilim insanları olan bir kesim (Mikaylovskiy, Haruzin, Potapov, Alekseev gibi) Şamanlığı Türklerin orijinal dini kabul ederken, aralarında Mircea Elide, Jean Paul Roux, V. Jochelson, V. Bogoras, Hikmet Tanyu, Osman Turan, İbrahim Kafesoğlu’nun da bulunduğu bilim insanı ve yazarlar ise şamanlığı bir din değil Kuzey Asya topluluklarının dini duygularını içeren ve öteki alem varlıklarına hükmeden bir tür kült olarak görmektedirler.(1)

Türk halk inançlarında tarihten gelen bir devamlılık vardır. Bu tarih sürecin başlangıç dönemi olarak yanlış seçilmiş bir tabir ile Şamanizm seçilmiştir. Şüphesiz Şamanizm sadece Türk kavimlerinde veya ırkında görülen bir inanç biçimi değildir. Şamanizm yöre halklarının hepsinde görülen bu halkların zamanla göçtükleri yeni yurtlarına da ilgili inançlar taşınmış adeta çağlara göre değişen Şamanizm coğrafyası oluşmuş ve doğal olarak girilen yeni dinler ile derinliklerinde Şamanizm olan inanç tezahürleri gözlenebilmektedir.(2)

Hayvan postuna bürünmek. Ulu bilge

Bugün Şamanlık olarak bilinen, fakat bizim din adamlarından dolayı Kamlık diyebileceğimiz, eski Türk dini veya Kök Tengri Dini ile Saha (Yakut) ya da Altay Türk inancının bir olduğunu söylemek mümkün değildir. Çok eski zamanlardan itibaren bir devlet geleneğine sahip olan Türklerin dini itikatları, bugünkü Altay ve Saha dini inançlarından daha gelişmiş düzeydeydi. Bizde eski Türk dini üzerine ilk ciddi çalışmaları bilindiği gibi Ziya Gökalp yapmıştır. 

Ona göre eski Türk dinine "Toyonizm" veya "Nom" denilmelidir. Nom kelimesinin de Tarih-i Cihangüşa'da "Türk dininden olanlara Nomiyan" denilmesine bağlanmaktadır. Yine Cihangüşa'nın bildirdiğine göre, hakan huzurunda Nomilerle Kamlar imtihan olmuşlar ve Nomiler, Kamları mağlup etmişlerdir. Cüveyni; Nomilerin "Nom" adlı bir de kitaplarından bahsetmektedir.( Z.Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, Haz. K.Y.Kopraman-İ.Aka, Ankara 1976, s.40-41.) 

Bize göre Tarih-i Cihangüşa'da bahsedilen Maniheizm olsa gerek. Çin kaynaklarının bilgilerine göre, Kök Tengri Dini birtakım dini törenlerin muayyen bir düzen içerisinde ifa edildiği bir sistemdir.(3)

Yüzyılın başından beri, budun bilimciler, bütün "ilkel" toplumlarda varlığına tanıklık edilen sihirsel/ dinsel saygınlık sahibi bazı sıra dışı bireyleri adlandırmak için, şaman, medicine-man, büyücü ya da sihirbaz gibi terimleri -aralarında pek fark da gözetmeden- kullanma alışkanlığını edindiler. Anlam genişlemesi yoluyla aynı terimleme yolu "uygarlaşmış" toplumların dinsel tarihlerine de uygulandı ve örneğin, Hint, İran, Germen, Çin, hatta Babil Şamanizmlerinden söz edilir oldu; bununla, o kültürlerin dinlerinde kaldığı gözlenen "ilkel" ögelere gönderme yapılmış oluyordu.

Doğal alem, şaman ağacı

Birçok nedenlerle, böyle bir anlam karışıklığı şamanlık olgusunun anlaşılmasına ancak zarar verebilir. "Şaman" sözcüğüyle, dinler tarihi veya dinsel budun bilim araştırmaları sırasında rastlanan her türlü sihirbaz, büyücü, otacı (medicine-man) ya da vecde gelmiş (esrimiş) kişi kast edilecek olursa, son derece karmaşık ve de belirsiz bir kavram elde edilmiş olur; zaten "sihir" veya "ilkel gizemcilik" gibi farklı ve o ölçüde kesinlikten yoksun kavramlar için elimizde "sihirbaz" veya "büyücü" gibi terimler bulunduğuna göre, "şaman"ı da bunlara katmanın yararı yoktur.

Elbette şaman da aslında bir sihirbaz ve bir otacıdır; bütün hekimler gibi onun da hastalıkları sağılttığına; ilkel ve çağdaş bütün sihirbazlar gibi "fakirsel" mucizeler gösterdiğine inanılır.· Ama o, bunlardan başka, ruhgüder (psychopompe)dir de; ayrıca rahip, mistik ve ozan da olabilir. Arkaik toplumların bir bütün olarak ele alınan sihirsel / dinsel yaşamlarının oluşturduğu bulanık ve karışık "gri kütle" içinde, -dar ve kesin anlamıyla Şamanizm kendine özgü bir yapılaşmanın belirtilerini gösterir ve belirginleştirilmesinde yarar olan bir "tarihe" sahip olduğunu da ele verir. 

Stricto sensu (dar anlamda) Şamanizm tipik olarak Sibirya ve Orta Asya'ya özgü bir dinsel olgudur. Terimi bile, Rusça aracılığıyla, Tunguzca "şaman " sözcüğünden gelir. Asya'nın ortalarında ve kuzeyinde konuşulan öteki dillerde buna karşılık olan terimler şöyledir:

Yakutça ojun, Moğolca bügü, bögü (buge, bü) ve udagan (karş. Buryatça udayan, Yakutça udoyan: "kadınşaman"), Türkçe-Tatarca kam (Altayca kam, gam, Moğolca kami, vb.). Tunguzca terim Pali dilindeki samana sözcüğüyle açıklanmaya çalışılmıştır.

Asya'nın ortalarını ve kuzeyini kaplayan bütün bu geniş alan içinde toplumun sihirsel/ dinsel yaşamı hep şamanın çevresinde döner. Bu elbette onun, kutsal olanla elleşen tek kişi olduğu ve dinsel etkinliğin bütünüyle onun tekelinde bulunduğu anlamına gelmez. Birçok kabilelerde şamanın yanı sıra kurban sunucu bir rahip de vardır; ayrıca her aile reisi evdeki dinsel yaşamın da başıdır. Gene de şaman en önemli kişi özelliğini korur, çünkü esrime (vecd, extase) deneyiminin en yetkin dinsel deneyim sayıldığı bütün bu bölgelerde, esrime'nin baş ustası yalnızca şamandır. Bu karmaşık olayın ilk tanımı -belki de en az yanılma payı taşıyan tanımı, şöyle olmalıdır: şamanlık = esrime tekniği.

Şamanlık ilk Avrupalı gezginlerce Orta ve Kuzey Asya'nın çeşitli ülkelerinde bu niteliğiyle tanıklanmış ve betimlenmiştir. Daha sonra benzer sihirsel/ dinsel olgular Kuzey Amerika'da, Endonezya'da, Okyanusya'da ve başka yerlerde de gözlemlenmiştir.

Ruh yardımcıları - İnuit ruh yardımcısı - Nenet ruh yardımcısı

Şamanın "ruhlarla" ilişkisini belirtmek için de aynı türden bir ayrım yapmak gereklidir. İlkel ve çağdaş dünyada hemen her yerde, "ruhlarla" (esprits) ya da "cinlerle", gerek "çarpılma" (ecinnilik, possession), gerek onlara egemen olma şeklinde ilişkiler sürdürdüklerini iddia eden kişilere rastlanır. Bu "ruh" fikriyle ve onun insanlarla kurabileceği ilişkilerle ilgili olarak ortaya çıkan sorunları gerektiği gibi ele alabilmek için birkaç kalın cilt gerekir.

Şamanizm Orta ve Kuzey Asya'nın dinsel yaşamına egemen olsa da bu geniş bölgenin dini değildir. Bazı kimseleri kuzey insanlarının ve Türk-Tatar halkların dinlerini Şamanizm saymağa götüren şey, gevşeklik ve kafa karışıklığı olmuştur. Herhangi bir din, ayrıcalıklı üyelerinden birkaçının mistik deneyimlerini geniş olarak aştığı gibi, Orta ve Kuzey Asya dinleri de Şamanizm’in her yanından rahat rahat taşarlar. Şamanlar "seçilmiş" kişilerdir ve bu nitelikleriyle, topluluğun öteki üyelerinin ulaşamadığı bir kutsal alana erişebilirler.(4)

Orta ve Kuzey Asya’da Şamanlık

Orta ve Kuzey Asya'da şamanın başlıca işlevi sihirle hastalıkları iyileştirmektir. Bu bölgenin bütününde hastalıkların nedeni hakkında birkaç görüş varsa da, "canın (ruhun) kaçırılması" görüşü en ağır basanıdır. Bu tasarıma göre, hastalık canın çalınması veya kaybolması olayına bağlanır ve sağıltım denilen işlem de, bir bakıma, onu arayıp bulmak, yakalamak ve hastanın bedenine tekrar girmesini sağlamak işlemlerinden oluşur. Asya'nın bazı bölgelerinde hastalığın nedeni hastanın vücuduna sihirli bir nesnenin girmesi veya hastanın kötü ruhlar tarafından "çarpılması" (possession) da olabilir; bu gibi durumlarda sağıltım da o zararlı nesnenin çıkarılması veya ifritlerin kovulmasından ibaret olur. Bazen hastalığın iki nedeni de olabilir: canın çalınmasıyla birlikte, durumu daha da ağırlaştıran, kötü ruhlar tarafından ele geçirilme ya da "çarpılma." Bu durumda iyileştirme süreci de hem canın aranmasını hem de ifritlerin (kötü ruhların) kovulmasını kapsayacaktır.(5)

Teleüt şamanı hasta çocuğun ruhunu şöyle çağırır : 

"Vatanına geri dön!. .. Yurtuna, parlak ateşin başına!... Geri dön, babanın... ananın yanına! ... " (Harva, Die religiösen Vorstellungen, s. 268).

Canın geri çağrılması kimi halklarda şamanal sağıltımın yalnız bir aşamasını oluşturur. Ancak hastanın canı bedenine geri dönmeyi reddeder veya başaramazsa şaman onu aramaya çıkar ve sonunda geri getirmek üzere Ölüler Diyarına iner. Örneğin Buryatlar, ruhun şaman tarafından hem çağrılması hem de aranması ritlerini bilir ve kullanırlar.

Alarsk bölgesi Buryatlarında şaman birtakım nesnelerle çevrili olarak hastanın yanında bir mindere oturur. Nesnelerin arasında bir ok vardır; bunun ucundan yurtun dışında avluda dikili olan kayın ağacına bir kırmızı ip gerilmiştir. Hastanın canının bu ipi izleyerek bedenine gireceği kabul edilir; bu yüzden yurtun kapısı açık bırakılmıştır. Kayının yanında bir adam bir at tutar. Buryatlar canın dönüşünü en önce atın hissettiğine ve titremeye başlayarak bunu dışa vurduğuna inanırlar. Yurtun içinde bir masanın üstüne çörekler, içkiler, tarasun, tütün konur. Hasta yaşlıysa seansa daha çok ihtiyarlar, yetişkinse yetişkinler, çocuksa çocuklar davet edilir. Şaman işe canı çağırmakla başlar: 

"Baban A'dır, anan B, senin adın da C. .. Nerdesin? Nereye gittin? ... Yurt üzüntü içinde ... vb." Seansta hazır bulunanlar ağlamağa başlar. Şaman ailenin çektiği acılar ve evde hüküm süren acı ve üzüntü üzerinde uzun uzun durur: "Çocukların soruyor: Nerdesin babamız? ... Onları işit, onlara acı!... Geri dön!... Atların soruyor : Nerdesin sahibimiz?... Yanımıza gel artık!... vb."

Genellikle bu ilk törendir. Sonuç alınmazsa şaman çabasını başka yöne çevirir. Potanin'in derlediği bilgilere göre, Buryat şamanı, hastanın canının kaybolmuş mu, yoksa kaçırılmış ve Erlik-Han'ın zindanında tutsak mı olduğunu belirlemek için bir ön-seans düzenler. Canı aramaya çıkar; köyün yakınlarında bulmuşsa tekrar bedene sokulması kolaydır. Aksi halde şaman canı bozkırda, ormanlarda, hatta denizin dibinde arar. Hiçbir yerde bulamazsa bu, canın Erlik'in tutsağı olduğuna işarettir; artık pahalı kurbanlara başvurmaktan başka çare yoktur. Bazen Erlik tutsak aldığı canı bırakmak için yerine başka bir can ister; o zaman böyle birini bulmak gerektir. Şaman, hastanın da rızasını alarak, bu kurbanın kim olacağına karar verir. Kurbanlık kişi uyurken şaman kartala dönüşmüş olarak ona yaklaşır, canını bedeninden ayırıp yanına alarak Ölüler Diyarına iner ve getirdiği canı Erlik'e sunar; Erlik o zaman hastanın canını alıp götürmesine izin verir. "Kurban" kısa bir süre sonra ölür, hasta da iyileşir. Ama bu sadece bir ertelemedir, zira o da üç, yedi veya dokuz yıl sonra ölecektir.(6)

Türkler ve Şamanizm etkileşimi

Eski Türklerde bir ve büyük tanrı hakkında açık bir inanç ve telakki mevcut olup olmadığını bilmiyoruz. Herhalde büyük imparatorlukların kurulduğu devirlerde imparatorluğa dahil bütün uluslar için Gök-Tanrı kültü ortak ve genel bir kült olarak kabul edilmiş, Gök-Tanrı da tanrıların en büyüğü sayılmış olsa gerektir. Yukarıda kaydettiğimiz vechile Orta Asya’da devlet kuran sülalelerin hepsinde Gök-Tanrı kültünün bulunduğunu Çin kaynakları tespit etmişlerdir.

Datu - Pukpuk - Asa - Şamanizm

6 ve 8. yüzyıllarda büyük Gök-Türk imparatorluğunun başında bulunan Türk sülalesinin Gök-Tanrı hakkındaki inanç ve telakkileri epeyce gelişmiş ve olgunlaşmış olduğu, bıraktıkları andaç-yazıtlardan anlaşılmaktadır. Bu yazıtlarda hakan ve beyleri, Türk milletine yaptığı iyilik ve yardımları için, tanrıya içten gelen minnet ve şükranlarını ifade ediyorlar. Hakanları tahta çıkaran, Türklere zafer kazandıran, felaketlerden koruyan Türk tanrısı Gök-Tanrı’dır. Türklerin büyük başarılarından bahsederken hakan veya beyler daima “ tanrının inayeti ile (tengri yarılkaduk ucun...) ” demeyi ihmal etmemişler.

Dikkate değer ki bu yazıtların birçok yerinde “tanrı” adı tek başına, başka tanrılarla (yer-su, gök) karıştırmadan, söylenmektedir (tengri il berigme tengri; tengri yarlıkaduk ucun. . . ; o zumni ol tengri kağan olurttı; tengri anca temiş;  gibi).

“Tanrı” adı bazen “ yer” , “gök” ve bazen “ yer su” ile beraber zikroluyor (gök tengri, asra yağız yer...; tengri yer bulgakın ucun... ; Türk tengrisi Türk ıduk yer subı anca itmiş.. . ; üze tengri asra yer yarlıkaduk ucun...).

Tonyukuk yazıtının bir yerinde tanrı ile beraber Umay, yer-su zikrolunuyor (tengri, umay, yer-sub basa berti). Gök Türk ve ilk Uygur hakanlığı devrinde maddi bir varlık tasavvur edilen “ gök” ile onun sahibi olan ruh birbirinden ayırt edilmemiş olsa gerektir. Gök Türk ve ilk Uygur yazıtlarında kuzey ormanlarında meydana gelen iptidai Şamanizm unsurları pek azdır, iptidai Şamanizm’i andıran söz ve cümlelerin fikirleri şairane ifade etmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır. 

Mesela, Bilge Hakan anasının çocuklarına karşı gösterdiği sevgi ve şefkatinden bahsederken anasını Şamanlığın koruyucu ve merhametli dişi tanrısına benzeterek "Umay gibi anam" diyor. İptidai Şamanizm’de “ gönderilen” (yani tanrıya ve ruhlara hediye ve kurban olarak gönderilen, salıverilen) anlamından başka bir şey ifade etmeyen “ıduk” terimi Gök Türk yazıtlarında “mübarek, mukaddes” anlamını aldığını görüyoruz (Türk tanrısı, Türk ıduk yer suyu).

Budizm ve Maniheizm’in kabulünden sonra yazılan, Türk-Uygur eserleriyle Gök Türk yazıtları mukayese edilirse, Şamanist Göktürklerin dünya görüşü, daha sağlam ve akla uygun olduğu görülmektedir.(7)

Orta Asya kavimlerinde güneş ve ay kültü bulunduğu eski çağlardan beri malumdur. Altaylı Şamanistler, güneşle and içerler, and formüllerinde “kün ana köruptur” cümlesi geçer. Müslüman Türklerden Mişer ulusu, güneşle yemin eder "kuyaştır ant ediyorum” derler. Altaylılara göre güneş ana, ay atadır. Güneşi yerde ateş temsil eder. Yakut masallarından anlaşıldığına göre büyük kahramanlar güneş ve ayın himayesi altında bulunurlardı.

Çıngıraklar - Geyik boynuzu

Şamanistlerin inançlarına göre güneş ve ay ile kötü ruhlar mücadeleye kalkışırlar, bazen yakalayıp karanlık dünyasına sürüklerler. Güneş ve ayın tutulmasının sebebi budur. Bütün Türk lehçelerinde küsûf ve hüsûf hadisesinin “ tutulmak” ile ifade edilmesi de eski bir inancın izini taşımaktadır. Güneş ve ay tutulduğu zaman Şamanistler, bunları kötü ruhun elinden kurtarmak için bağırıp çağırırlar, davul çalarlar. Bu gürültü patırtıların kötü ruhu korkutacağına inanırlar.

Kuzey ve Güney Amerika'da Şamanizm  (Eskimolarda Şamanizm)

Kuzey Asyayla kuzey Amerika arasındaki tarihsel ilişkiler ne olursa olsun, Eskimolarla bugünkü Asyanın, hatta Avrupanın arktik bölgelerinde yaşayan halklar (Çukçiler, Yakutlar, Samoyedler, ve Laponlar) arasında bir kültürel yakınlık ve sürekliliğin varlığı kuşku götünnez. Bu kültürel bağın ve devamlılığın başlıca ögelerinden biri de Şamanizm’dir. Şamanlar Eskimoların dinsel ve toplumsal yaşamlarında, tıpkı Asyalı komşularında olduğu gibi, baş rolü oynarlar. Gördük ki, onlann sırra-erme ritleri de her yerde, bütün "mistik yaşama giriş" törenlerinde gözlenen aynı ana hatları izlemektedir : çağrılma, yalnızlık içinde çileye girme, bir üstada çömezlik etme, bir veya birkaç "samimi'' koruyucu ruh edinme, simgesel ölüp dirilme ritüelleri, gizli dil, vb... 

Eskimo angakok'unun esrime deneyimlerinde mistik uçuş ve yer altına yolculuk motiflerine rastlanır ki bunlar kuzey Asya Şamanizmi'nin tipik özellikleridir. Eskimo Şamanıyla gök tanrısı, ya da daha sonra onun yerine geçirilen "kozmokrat" (evrene egemen) tanrı arasında daha ileri ilişkilere de rastlanır. Yine de Eskimolarda kuzeydoğu Asya şamanlığına göre bazı önemsiz farklar göze çarpar: Angakok'un özel bir tören giysisinin ve davulunun olmayışı gibi...

Hayvan kemikleri - Çıngırak - Başlık - Şamanizm

Eskimo şamanının görev ve yetki alanına giren başlıca eylemler hastalıkları iyileştirmek, avın bol olmasını sağlamak için Hayvaların Anasını ziyaret amacıyla deniz altı dünyasına yolculuk, Sila ile temas kurarak havanın güzel olmasını sağlamak, ve bir de kısır kadınlara yardımdır. Hastalık tabuların çiğnenmesinden -başka deyişle kutsallık alanındaki bir bozulmadan- veya kişinin ruhunun bir ölü tarafından: kaçırılmasından ileri gelir. Birinci durumda şaman toplu itiraf (günah çıkarma) yoluyla kutsala vurulan lekenin temizlenmesine çalışır. İkinci durumdaysa hastanın ruhunu bulup bedenine geri getirmek üzere göğe veya deniz altına esrimeli yolculuğa çıkar. Angakok okyanusun dibindeki Takanakapsaluk'a veya göklerdeki  Sila'ya hep esrimeli yolculuk yöntemiyle ulaşır. Zaten sihirli uçuşta uzmandır. Kimi şamanlar Ay'a kadar gitmiş, kimileri de uçarak dünyayı dolaşmıştır. Sözlü geleneklere göre şamanlar kollarını kanat gibi açarak kuş gibi uçarlar. Ayrıca geleceği görür, bilicilik eder, hava değişikliklerini önceden haber verirler; her türlü sihir marifetlerinde de ustadırlar. Fakat Eskimolar, angakok'ların bugünkünden çok daha güçlü olduğu bir çağı da hatırlarlar.

Eskimolardan birisi şöyle diyor: "Ben kendim de şamanım, ama dedem Titqatsaq'a kıyasla bir hiçim. O, şamanların deniz dibindeki Hayvanların Anasına kadar inebildikleri, aya kadar çıkabildikleri ve havada uçarak dolaşabildikleri çağda yaşamıştı..." 

Daha önce başka kültürlerde de rastladığımız, şamanlığın artık bozulmuş olduğu fikrinin burada da karşımıza çıkması dikkat çekicidir. Eskimo şamanı güzel hava getirmek için sadece Sila'ya yakarmakla kalmaz aynı zamanda yardımcı ruhların yardımını, ölülerin çağrılmasını ve başka bir şamanla düelloyu içeren oldukça karmaşık bir ritüel yoluyla fırtınayı durdurmayı da bilir; düello sırasında ikinci şaman birkaç kez "ölür" ve yeniden "dirilir" Amaç ne olursa olsun, seanslar akşamları ve bütün köyün önünde düzenlenir.(8)

Kızılderililer ve Kuzey Amerika Şamanizmi

Birçok Kuzey Amerika kabilesinde Şamanizm dinsel yaşama egemendir, ya da onun en önemli yönünü oluşturur. Fakat hiçbir yerde şaman dinsel yaşamın bütününü tekeline alamaz. Onun dışında başka "kutsallık teknisyenleri" de vardır: rahip, sihirbaz ("kara büyücü"); öte yandan, gördük ki her birey kendi kişisel yaran için bazı sihirsel / dinsel "güçler" elde etmeye çalışır; bunlar çoğu kez bazı koruyucu ya da yardımcı "ruhlarla" özdeşleşmiştir. Yine de şaman, sihirsel / dinsel deneyimlerinin yoğunluğuyla, bunların hepsinden, büyücülerden ve düz insanlardan ayrılır. Her Kızılderili bir "koruyucu ruh", ya da "görüler" görmesini ve kutsallık birikimini arttırmasını sağlayan birtakım "güçler" edinebilir; Fakat sadece şaman, ruhlarla kurduğu ilişkiler sayesinde, doğa-üstü aleme yeterince derinlemesine nüfuz edebilir. Başka deyişle, yalnız o, istediği zaman ve istediği gibi esrimeli yolculuk yapmasını sağlayan bir tekniği sahiplenebilir. Şamanı öteki kutsallık uzmanlarından (rahipler ve kara büyücüler) ayıran farklara gelince, bunlar o kadar açık ve net değildir. İkili şemaya göre, rahipler tüm kabile ya da ulus, yani bütün topluluk adına ve yararına çalışırlarken, şamanların yetkesi sadece kişisel becerilerine bağlıdır. Fakat birçok kültürde (örn. Kuzeybatı kıyısı topluluklarında) şamanlar, din adamlarının bazı işlevlerini de üstlenebilirler.(9)

Güney Amerika Şamanizmi

Güney Amerika’nın yerli kabilelerinde de şaman oldukça önemli bir rol oynar görünüyor. Sadece en tipik ve yetkin sağıltıcı, ve bazı bölgelerde de yeni yurduna giderken ölünün kılavuzu olmakla kalmıyor; tanrılar veya ruhlarla insanlar arasında aracılık da yapıyor; hatta bazen rahiplerin yerini alıyor (Örn. Doğu Bolivya’da ki Mojo ve Manasi'lerde, Büyük Antillerdeki Taino'larda, vb.); ritüel yasaklara uyulmasını sağlıyor, kabileyi kötü ruhlara karşı savunuyor, bol av ve balık bulunan yerleri bulup gösteriyor, av hayvanlarını çoğaltıyor, hava olaylarını kontrol ediyor, doğumları kolaylaştıryor, gelecek olayları haber veriyor, vb...


Bu yüzden güney Amerika toplumlarında büyük bir saygınlık ve yetki odağı oluyor. Yalnız şamanlar zengin olabiliyor, yani bıçak, tarak, balta, vb. gibi aletleri biriktirebiliyorlar. Mucize gösterdiklerine inanılıyor (tamamen şamancıl nitelikli marifetler: sihirli uçuş, kor yutmak, vb... gibi.

Guarani yerlileri şamanlarına saygıyı o kadar ileri götürüyorlarmış ki, onların kemiklerine tapıyorlarmış; özellikle güçlü sihirbazların kemik ve kalıntıları özel kulübelerde korunuyor ve, gerektiğinde sunular getirilerek, çeşitli konularda onlara danışılıyormuş. Doğal olarak, güney Amerika şamanı da başka yerlerdeki meslektaşları gibi büyücü işlevi de görebilir; örneğin, hayvana dönüşebilir ve düşmanlarının kanını içebilir. Kurt-adam (loupgarou) inanışı güney Amerika’da çok yaygındır. Fakat güney  Amerika şamanı toplumdaki sihirsel / dinsel statü ve yetkesini sihirbazlıktan gelen saygınlığından çok esrime yeteneklerine borçludur; zira bu yetenek, normal sağıltıcılık görevlerinden başka, göğe çıkarak insanların dileklerini doğrudan doğruya tanrılara iletmesini de sağlar. (Bazen de tanrı bizzat şamanın törenlik kulübesine iner. Manasi'lerde böyle olur: Tanrı yeryüzüne iner, şamanla konuşur, ve sonunda onu kaldırıp yanında Göğe çıkarır; az sonra da tekrar yere bırakır.(10)

Güneydoğu Asya ve Okyanusya'da Şamanizm 

Semanglar ile Sakai Jakunlarda Şamancıl inanış teknikler

Negritoların, Malakka yarımadasının en eski sakinleri oldukları konusunda görüş birliği vardır. Semangların Yüce Tanrısı Kari, Karei ya da Ta Pedn bir gök tanrısının bütün niteliklerini taşır (zaten Kari sözcüğü de "yıldırım" veya "fırtına" anlamına gelir); fakat gerçek anlamda bir tapınmaya konu olmaz. Yalnız fırtına durumunda bağışlatıcı kan sunularıyla yardıma çağrılır. Semangların otacısı hala veya halak adını taşır; bu terim Sakailerce de kullanılır. Kabilede biri hastalanır hastalanmaz, hala ile yardımcısı yapraklı dallardan bir kulübeye çekilip, "Tanrının yeğenleri" cenoileri çağırmak için ırlamaya başlarlar. Bir süre sonra kulübeden cenoilerin sesleri de duyulur. Hala ile yardımcısı bilinmeyen bir dilde ırlar ve konuşurlar, sonra bu dili unuttuklarını iddia ederler. Gerçekte onların ağzından cenoi'ler konuşmuştur. Bu ışıklı "ruhların" indiği, kulübenin sarsılmasından belli olur. Hastalığın nedenini açıklayan ve uygulanacak sağılımı gösteren de onlardır. Hala'nın da bu vesileyle dalınca girdiği kabul edilir.

Rune davulu - önlük

Malakka'nın öteki iki Malay-öncesi yerli topluluğu olan Sakai ve Jakunlar budun bilimcilere birçok sorun çıkarır. Tarihsel/ dinsel açıdan Şamanizm’in bu halklarda, tekniği esas olarak aynı kalmakla birlikte, Semang Pigmelerindekinden çok daha önemli bir rol oynadığı kesindir. Hala 'nın (Sakaice) ya da poyang'ın (Jakunca; Malayca pawang teriminin değişik biçimi) yardımcılarıyla birlikte girdiği, yapraklı dallardan yuvarlak kulübeye burada da rastlanır; söyledikleri yırlar ve yardımcı ruhlara seslenişleri de aynıdır. Şamana miras kalan ya da bir rüya sonucunda kazanılan bu ruhların gittikçe artan önemi Malaya etkilerine işaret eder; hazan bunlara sesleniş de Malayca yapılır. Kulübenin içinde, simgesel göğe çıkışa işaret eden, basamaklı iki · küçük piramit bulunur. Şaman seansta kurdelelerle süslü özel bir başlık takar ki bu da Malay etkisinin bir başka belirtisidir. Sakai şamanlarının cesetleri, öldükleri evde mezarsız bırakılır. Kenta Semang şamanları (puteu) başları dışarda kalacak şekilde gömülür; bunların ruhlarının, öteki ölümlülerin gittiği batının aksine, doğuya yöneldiklerine inanılır. 

Bu özellikler bunların ayrıcalıklı bir varlık sınıfı teşkil ettiğini ve dolayısıyla ölümden sonraki yazgılarının da kabilenin geri kalan kısmından farklı olduğunu gösterir. Jakunların poyang'ları öldükten sonra yüksekçe sahanlıklara yerleştirilir, zira "onların ruhları Göğe çıkar, oysa cesetleri gömülen sıradan insanların ruhları yeraltı diyarlarına iner."(11)

Malaya (Malezya) Şamanizmi

Malaya şamanizmi denen olgunun ayırt edici ögeleri Kaplanın ruhuna sesleniş ve lupa durumuna erişmedir. Lupa, şamanın düştüğü bilinçsizlik (kendinden geçme) halidir; bu durumda ruhlar şamanı ele geçirir ("çarpar") ve törene katılanların sorularına onun ağzından yanıt verirler. İster tek bir kişinin iyileştirilmesi, ister (örneğin, Kelantan'ın belian danslarında olduğu gibi) salgın hastalıklara karşı, bir toplu savunma töreni söz konusu olsun, Malezya şamanlık seansı normal olarak Kaplanın çağrılmasını içerir. Bunun nedeni, bütün bu coğrafyada Kaplana mitsel Ata ve sırra-erdirme ustası rollerinin verilmiş olmasıdır.

Ter odası - Şamanizm


Bir proto-Malay kabilesi olan Benualar poyang'ın öldükten yedi gün sonra kaplana dönüştüğüne inanırlar. Oğlu onun güçlerine mirasçı olmak isterse cesedinin yanında tek başına tütsü yakarak uyanık durmak zorundadır. Ölen şaman yedinci gün, genç adayın üstüne atılmağa hazır bir kaplan şeklinde ortaya çıkar. Aday hiç korku eseri göstermeden tütsülerini  sürdürmek zorundadır. O zaman kaplan kaybolur, yerinde iki güzel ruh-kadın belirir. Aday kendinden geçer ve bu dalınç sırasında sırra-erme gerçekleşir. Kadınlar daha sonra onun yardıma ruhları olurlar. Poyang'ın oğlu bu riti uygulamazsa ölünün ruhu sonsuza dek kaplanın bedeninde kalır ve şamana! "enerjisi" tüm kabile için geri gelmeyecek şekilde kaybolmuş olur. Burada tipik bir sırra-erme senaryosu seçilebiliyor: ormanda yalnız kalma, cesedin başında uyanık bekleme, korku sınavı, sırra-erme Üstadının (Mitsel Atanın) dehşet verici görünüşü, güzel bir ruh-kadının koruyuculuğu...

Asıl seans yuvarlak bir kulübenin ya da sihirli bir çemberin içinde yer alır; seansların çoğunun amacı sağıltım, çalınan veya kaybolan nesnelerin bulunması ya da geleceğin bilinmesidir. Normal olarak, seans boyunca şaman bir örtünün altında kalır. Tütsü, dans, müzik ve davul çalma her Malezya şamanlık seansının vazgeçilmez hazırlık ögeleridir. Ruhun geldiği bir mumun alevinin titremesinden anlaşılır. Ruhun önce mumun içine girdiğine inanılır; bu yüzden,. şaman, hastalığın nedenini keşfetmeye çalışırken, uzun süre gözleri aleve dikili kalır. Sağıltım genel olarak vücudun hasta yerinin emilmesidir; fakat poyang dalınca girdiği zaman ifritleri de kovabilir ve sorulan bütün sorulara yanıt verir.(12)

Ölüler kayığı ve Şaman kayığı

"Ölüler kayığı" Malezya ve Endonezya'da, gerek asıl şamanal uygulamalarda gerek ölüm ve cenazeye ilişkin adet, görenek ve ağıtlarda büyük rol oynar. Tabii bütün bu inanışlar bir yandan ölüleri kayıklara koyarak ya da doğrudan doğruya denize gönderme adetiyle, öbür yandan ölüme ilişkin mitolojilerle ilişkilidir. Ölüleri kayıklara koyup suya bırakma göreneği, ataların eski göçlerinden kalma bulanık anılarla açıklanabilir. Kayık ölünün ruhunu ataların geldiği kökensel eski vatana geri götürecektir. 

Yeniden doğuş ritüeli - Sadece Gerçek

Fakat bu varsayılan anılar (belki de Polinezyalılar dışında) "tarihsel" anlamlarını yitirmiştir; "kökensel yurt" mitsel bir ülke olmuş, onu yaşanan yerlerden ayıran Okyanus da Ölüm Sularıyla özdeşlenmiştir. Zaten bu olguya, "tarihin" sürekli olarak mit kategorisine dönüştürüldüğü arkaik düşünme tarzında sık sık rastlanır. Buna benzer ölüm / cenaze inanış ve uygulamalarına (ölüler kayığı, vb.) Germenlerde ve Japonlarda da rastlanır.

Ölüleri kayıklara koyup suya salma adetinden başka, Endonezya'da ve kısmen Melanezya'da, ritlerde de bir kayığın (simgesel veya gerçek olarak) kullanılmasını içeren önemli bir sihirsel/ dinsel olgular sınıfı vardır:) 

1-) İfritleri ve hastalıkları kovmak için kullanılan kayık; 

2-) Endonezyalı şamanın, ölünün canının peşinde "havada gezmesine" yarayan kayık; 

3-) Ölülerin ruhlarını öbür dünyaya taşıyan "ruhlar kayığı." 

İlk iki rit sınıfında şamanlar önemli, hatta baş rolü oynarlar; üçüncü kategori ise, şamanal türden bir yeraltına iniş olmakla birlikte, şamanın görevlerinin dışına taşar. Bu "ölü kayıkları" yönetilmekten çok çağrılır ve çağrılmaları da şamanlar tarafından değil "ağlayıcı kadınlar" tarafından söylenen ağıtlarla yapılır.(13)

Hind – Avrupalı kavimlerde Şamanizm

Bütün öteki kavimler gibi Hind-Avrupalıların da tarihleri boyunca sihirbazları ve esrikleri olmuştur. Başka her yerde olduğu gibi bu kişiler toplumun sihirsel / dinsel yaşamında belli bir işlev görüyorlardı. Ayrıca gerek sihirbazın gerek esriğin bazen örnek alabilecekleri mitsel bir modelleri de vardı. Örneğin Varuna  bir "Büyük Sihirbaz"' olarak, Odin de birçok başka özelliğinin arasında, özel bir tür esrik (extatique) olarak görülüyordu. Fakat Altay veya Sibirya şamanizmi derken kastettiğimiz anlamda bir Hind-Avrupalı şamanizminden söz edilebilir mi? Bu soruya verilecek yanıt kısmen "şamanizm" terimine verilecek anlama bağlıdır. Bu sözcükle hangisi olursa olsun bütün esrime olguları ve büyü teknikleri anlaşılıyorsa, elbette Hind - Avrupalılarda da başka yerlerde ve bütün etnik gruplarda olduğu gibi birçok "şamancıl" özelliğe rastlanacaktır. (14)

Eski Germenlerde Esrime Teknikleri

Eski Germenlerin din ve mitolojilerinde bazı ögeler kuzey Asya şamanizminin tasanın ve teknikleriyle karşılaştırılmaya elverişlidir. En göze çarpanları hatırlatalım. 

Odin! "Korkunç Hükümdar ve Büyük Sihirbaz" figürü şaşılacak kadar "şamancıl" bazı özellikler gösterir. Örneğin, run'lerin (gizemli yazı işaretleri. ç) bilgeliğini özümsemek için dokuz gün dokuz gece bir ağaca asılı kalır. Bazı germanistler bu riti bir sırra erme miti saymışlardır; hatta bunu Sibirya şamanlarının sırra erme sırasında ağaca tırmanışlarıyla bile karşılaştırılır.(15)

İskitler, Kafkasyalılar, İranlılar, Hindliler

Herodotos bize İskitlerin ölüm / cenaze adetlerinin iyi bir betimlemesini bırakmıştır. Cenaze kaldırıldıktan sonra arınmaya geçiliyor, bunun için kızdırılmış taşların üzerine kenevir atılarak dumanı solunuyordu. "Böylece 'dumanaltı' olarak büyülenen İskitler kurt gibi ulurlar". 

Gerçekten de ölülere tapma, kenevir kullanımı, duman (tütsü) soluma ve "uluma" gibi edimler belli ve özgül bir dinsel bütünlük oluşturur ki bunun amacı ancak esrime olabilir.
Orta ve Kuzey Asya’da mistik esriklik .kenevir bitkisinin İran dilindeki adıyla adlandırılıyordu. Kafkasya kavimlerinin, özellikle Oset'lerin birçok İskit mitolojik ve dinsel geleneklerini korumuş oldukları biliniyor. İmdi, bazı Kafkas halklarının mezar-ötesi tasarımları da özellikle ölünün kıldan ince kılıçtan keskin bir köprüden geçmek zorunda kalması, tepesi göğe değen ve kökünden de mucizeli bir pınar fışkıran Kozmik Ağaç miti, vb. gibi motiflerle- İranlıların ki ile benzerlik gösterir.


Öte yandan bazı dağlı Gürcü kabilelerinde biliciler, falcılar ve ruhgüdücü/ ruhçağırıcılar belli bir rol oynarlar. Bu büyücü ve esriklerin en önemlileri messulethe'lerdir. Bunlar çoğunlukla kadın ve kızlar arasından çıkar; başlıca işlevleri ölülere öbür dünya yolunda eşlik etmektir; ama onları kendi bedenlerine de alabilirler; o zaman ölüler onların ağzından konuşur. Ruh-güdücü olsun, ruh-çağırıcı olsun, messulethe görevini dalınca geçerek yerine getirir. Bu özellikler ilginç derecede Altay şamanizmini hatırlatır. Bu durumun ne ölçüde "Avrupa İranlılarının", yani Sarmat ve İskitlerin, inanış ve tekniklerini yansıttığı konusunda kesin karar vermek henüz mümkün değildir.

Kafkasyalılarla İranlıların mezar-ötesine dair inanışları arasındaki dikkat çekici benzerliği not etmiştik. Nitekim İranlıların ölüme ilişkin mitolojilerinde Çinvat Köprüsü çok önemli bir rol oynar54. Oradan geçmek bir bakıma ruhun yazgısını belirler. Bu geçiş, yapısı bakımından sırra-erme sınavlarıyla eşdeğerde zor bir sınavdır. Çinvat Köprüsü "birkaç yüzlü bir kalas gibidir" ve birkaç geçiş şeridine ayrılmıştır. Doğru ruhlar için dokuz mızrak boyu genişliktedir; günahkarlar ve dinsizler içinse "usturanın ağzı kadar" dardır. Çinvat Köprüsü "Dünyanın Merkezinde" bulunur.(16)

Türk-Moğol dininde ve özellikle Şamanizm'de kayın ağacına verilen ritüel önem hatırlardadır: 

Kayın veya huş ağacı, ya da yedi veya dokuz çentikli direk Evren Ağacını temsil eder ve dolayısıyla "Dünyanın Merkezinde" sayılır. Şaman ona tırmanarak en yüksek gök katına ulaşır ve Bay Ülgen'in huzuruna varır. Brahmancıl ritüelde de aynı simgeselliğe rastlıyoruz; bu törenler de tanrılar alemine varan bir göğe çıkışı içeriyor. Nitekim, "Kurbanın bir tek sağlam dayanağı, bir tek barınağı vardır : gökler alemi".  "Kurban sağlam bir taşıyıcı balıktır". "Kurban, bir bütün olarak, göğe götüren gemidir". Ritüelin mekanizması bir durohana, yani "zor çıkış"tır, zira Evren Ağacına tırmanmayı gerektirir.(17)



Özet

Şamanizm, Neo Şamanizm ya da Neo Paganizm

Çeşitli kaynaklardan yaptığımız alıntılarla Şamanizm’in ne olduğunu göstermeye çalıştık. Ancak, Şamanizm’in özü aslında Paganist inançtır. Yani çok tanrılı putperest inancı. Bunu ilk dönemlerdeki Şamanizm için kesin olarak söyleyemesek bile, günümüzde yeniden canlandırılmaya çalışılan çeşitli pagan kültürleri, dünyanın çeşitli yerlerinde, birilerinin yönlendirmeleriyle tekrar canlandırılmaya çalışılıyor. Bu Paganizm canlandırma hareketinin içerisinde, doğal olarak Şamanizm’de bulunmakta. Günümüze uyarlanmaya çalışılan yeni Şaman inancına da Neo Şamanizm adı verilmektedir.

Şamanizm inancının birçok kültürde benzerlikler sergilemesi gayet doğaldır. Çünkü Şamanist inancın temelinde iyi ve kötü ruhlar denilen varlıklar bulunmaktadır. Ancak ruh sandıkları varlıklar, aslında bizim cin olarak tarif ettiğimiz varlıklardır. Cinler; akrepten tut, köpeğe ve çeşitli hayvanlara dönüşme potansiyeline sahip latif varlıklardır. Bu arada insanlara rüyada veya yakaza halinde, yani yarı baygın vaziyette insan şeklinde de görülebilirler. Ancak bunu yapabilen cinler çok güçlü ve sayıca azdırlar.

Çeşitli kavimler, bu cinlerin kendilerine çeşitli şekilde gelmeleri sebebiyle, hepsinin tanrı tasavvuru, tanrı diye taptıkları heykelleri ve kutsal saydıkları hayvanları farklıdır. Bu da yakaza halinde görülen şeylerin, bazen insanlar tarafından ne kadar ciddiye alınarak, sistemli bir inanca dönüştüğünü gösteren bir numunedir. Hasan Sabbah’ta kenevir verdiği müridlerini yakaza halinde, sahte cennetlere atarak, koşulsuz bir itaati sağlıyordu.



 Kaynakça


* Mircea Elide, Şamanizm

* Yaşar Kalafar, Altaylardan Anadolu'ya Kamizm ve Şamanizm

* Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm

* Saadettin Gömeç, Şamanizm ve Eski Türk Dini adlı makalesi

* Vikipedi, Şamanizm maddesi

* Kathryn Wilkinson,Kökenleri ve Anlamlarıyla Semboller ve İşaretler (Resimler)




 Dipnotlar


1-) Şamanizm maddesi Wikipedia özgür ansiklopedisi,  https://tr.wikipedia.org/wiki/Şamanizm (Şubat - 2011)

2-) Yaşar Kalafat,  Altaylar’dan Anadolu’ya Kamizm ve Şamanizm, Yeditepe Yayınevi, 1.Baskı, Ekim 2004 – İstanbul, Sayfa: 39

3-) Sadettin Gömeç, Şamanizm ve Eski Türk Dini, PAÜ. Eğitim Fak.Derg.1998, Sayı:4, Sayfa: 38-39

4-) Mircea Elide, Şamanizm, Çev: İsmet Birkan, İmge Kitabevi, 1.Baskı, Kasım 1999 İstanbul, Sayfa: 21-25

5-) a.g.e, s.247-248

6-) a.g.e s.249-251

7-)  Abdülkadir İnan, Tarihte  ve Bugün Şamanizm TTK yayınları, 3. Baskı, Ankara 1986, Sayfa: 26-27

8-) a.g.e, s.29

9-) Elide, s.321 – 323

10-) Elide, s. 358-360            

11-) Elide, s. 373-374

12-) Elide, s.380-381

13-) Elide, s.391-392

14-) Elide, s. 411

15-) Elide, s. 416

16-) Elide, s.432-434

17-) Elide, s. 440-441

1 Yorumlar

Küfür, hakaret içeren yorumlar, spam sayılarak kaldırılacaktır. Üçüncü şahıs ve kurumlara karşı yapılan yorumlar, yorum yapanın sorumluluğundadır. Sadece Gerçek dergisi ve editörleri bu yorumlardan sorumlu tutulamaz.

Daha yeni Daha eski